|
|
Jön değil, her rolün adamı
Türkiye'nin yeni jönü olarak görülen Tamer Karadağlı bunu reddederek, "Jön olmak kolay. Ben aktörüm, her rolü oynarım" diyor. Türkiye'nin yeni jönü olarak görülen Tamer Karadağlı, Ferhunde Hanımlar'ın küçük damadı Selçuk olarak tanındı. TRT'de bin 200 bölüm yayınlanarak rekora imza atan Ferhunde Hanımlar'da esas 'oğlan'ı oynayan Karadağlı, şimdilerde TGRT'de yayınlanan Çocuklar Duymasın'da farklı bir karakteri canlandırıyor. Yani aktörlüğün icabı gereği, oyunculuk gardrobundan başka elbise kuşanıyor.
Aktör rol ayrımı yapamaz
Kadir İnanır'ın Sitcom tarzı komedi dizilerinde hiç bir zaman oynamayacağını ve bu dizileri seyretmek istemediğini söylemesi ile ilgili görüşlerini aldığımız Karadağlı, İnanır'la sıkı dostlukları olduğunu ve polemiğe girmek istemediğini söylüyor. Ancak, "fakat..." diyerek devam etmeyi de ihmal etmiyor. "Mesleğimizin adı aktörlük. Aktör herşeyi oynar. Bir aktörün bunu oynamam, şunu oynarım diye bir ayırım yapma yetkisi yok. Aksi taktirde tekdüze oyunculuk olur. Buna da oyunculuk denir mi denmez mi tartışılır." Oyunculukta elmayla armutun karıştırıldığını belirten Karadağlı, bir ayrımın gerekliliğini vurguluyor: "Oyunculuk ikiye ayrılmış durumda. Artizler ve aktörler. Haluk Bilginer çok iyi bir aktör. Hem drama, hem komedi oynuyor. Artizleri telaffuz etmeme gerek yok." Aktörün yelpazesinin geniş olması gerektiğini belirten Karadağlı, kendisinin de hep tek tip rollere çağrıldığını söylüyor ve ekliyor: "Beni jön olarak oynatmak istediler. Ama bu kolay. Kolayı seçip devam edebilirdim ama ben aktörüm. Bu dizideki rolümle tekdüzeliği kırdığım için mutluyum." ÇOCUKLAR DUYMASIN'IN SEVİMLİ ÇAYLAĞI Çocuklar Duymasın'da Tamer Karadağlı'nın canlandırdığı kıskanç koca Haluk'un eşi Meltem'i oynayan Pınar Altuğ, "Ekipte oyunculuk eğitimi almamış tek çaylak benim" derken, kendini oyuncu olarak görmediğini ancak kendi sesiyle oynamayı tercih ettiğini söylüyor. Televizyonda sunuculuk yaptığı için zaten sesi ve görüntüsüyle para kazandığını belirten Altuğ, "Çok iyi mimik yapamadığım için bazı şeyleri sesimle oynayarak katabilme şansına sahibim" diyor. Birbirine katlanamayan, ayrılığın eşiğinde yaşayan bir karı koca ve bu evliliğin devamını zorunlu hale getiren iki çocuğun hikayesinin anlatıldığı Çocuklar Duymasın'ın bu akşam ekrana gelecek bölümünde, aile içinde kimsenin konuşmadığını ve TV, İnternet gibi araçlarla vakit geçirdiğini farkeden Meltem, evdeki tüm elekronik aletleri kapatır. Ancak bu kez de, başka bir sorun çıkacaktır. Tgrt / 20.00 PERFORMANS YÖNETMENE BAĞLI Çocuklar Duymasın'da Meltem'in psikoloğunu oynayan ve hep komik rollerle tanınan Nejat Birecik, oyuncuların paletlerinde bir çok rengin olduğunu ve her oyuncunun bu renkleri göstermek istediğini vurguluyor. Oyunculukta herkesin kolaya kaçtığını belirten Birecik, "Kimse sizi aykırı düşünmüyor. Oysa oyunculuk aykırılıktır. Bu da, bu ülkedeki bilgisiz yapımcıların ve yönetmenlerin kısır algılayışından kaynaklanıyor" diyor. Şahika Tekand Stüdyosu'nda 'oyunculuk yönetimi' dersi veren Birecik'in en çok önemsediği konuysa, 'performans'. Bu konuda çok hassas olduğunu vurgulayan oyuncu şöyle devam ediyor: "Ben, hayatımın son 7 yılını bu konuya verdim. Bütün yönetmenler bu ülkede oyunculuk yönetimi eksikliğinden bahsederler. Oyuncular da yönetmenlerin oyunculuk yönetimi eksikliğinden bahsederler. Ben de oyunculuk eğitimi aldım ve böyle bir oyunculuk yönetimi programı geliştirdim. Oyuncu bir malzemedir. Yönetmen ondan neyi nasıl sağacağını bilmelidir." OYUNCULUKTA SES ÖNEMLİDİR Çocuklar Duymasın'da Pınar Altuğ'la iyi bir ikili oluşturan Tamer Karadağlı'ya göre, karakteri yansıtan en önemli unsurlardan biri de ses. Kevin Costner, Antonio Banderas, George Clooney, Marlon Brando, Mel Gibson gibi Hollywood yıldızlarının TV'deki sesi olan Karadağlı, Türkiye'de kendi sesiyle oynayacak aktörün fazla olmadığına dikkat çekiyor ve ekliyor: "Ben oynarım, biri de onu canlandırır yaklaşımına katılmıyorum. Bu konuda asla alttan almıyacağım, çünkü oyuncu kendini seslendirir. Ve ben ne yaparsam yapayım karşımdakinin halet- i ruhiyesini anlayamam." SEYRİ ŞAHANE Esra Ceyhan'a ulaşmak bu kadar zor mu? Seyr-i Şahane'de söz sırası, Esnafın Nabzı köşesinden tanıdığınız Yılmaz Yıldız'dan: "14 Şubat Sevgililer Günü'yle ilgili bir haber için İstanbul Çiçekçiler Esnaf Odası'nı ziyarete gitmiştim. Oda Başkanı Ahmet Nadir Yüksel'le konuşurken, bir yakını telefonla arayıp, ATV'de çiçekçilikle ilgili bir yayın olduğunu haber verdi. Ahmet Bey'le birlikte programı izlemeye başladık. A'dan Z'ye programının konusu 14 Şubat, konuklarından biri de Beşiktaş'tan bir çiçekçiydi. Çiçekçi, konuşmasında çiçek fiyatlarından bahsediyordu, Esra Ceyhan ise, 14 şubat'ta stüdyonun, konuk çiçekçi tarafından çiçeklerle süsleneceğinden... Bir ara çiçekçi, bir demet orkidenin fiyatının 40 milyon lira olduğunu söyleyince, Oda Başkanı Ahmet bey; "Hayır orkide 25 milyondur" dedi. Çiçekçinin elindeki çiçeğin de orkide değil, ketunya olduğunu söyledi. Hemen telefona sarılıp, bunu düzeltmek istedi ama nafile. Telefon sürekli meşgul... Telefon düştüğünde ise karşıdaki görevli ya kasten ya da bilmeyerek, telefonu kapatıyor. Sabah gazetesi arandı, ATV arandı. Beş, altı tane farklı numara arandı, yine ulaşılamadı. Tam yarım saat Ahmet Bey, Ceyhan'a ulaşmak için telefon başında didinip durdu. Ve sonunda o da "Burası Türkiye, diyerek pes etmek zorunda kaldı." Bizim de aklımıza "Acaba o programlara telefonla katılanlar bunu nasıl başarıyor?" diye sormak geldi.
|
|
|