T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Huzur, istikrar ve refah yolunda

Eylül ayının bir salı günü dünyayı sarsan, bayağı iyi planlanmış, müthiş bir başarıyla icra edilen uğursuz eylemlerin ardındaki 'beyin' bugünleri öngörebilmiş miydi acaba?

11 Eylül'deki uğursuz eylemler dünyanın istikametini etkiledi; buna hiç kuşku yok. O tarihe kadar dünyanın daha demokratik, insan haklarına saygılı, hukukun üstünlüğüne dayanan bir evrensel düzen arayışında olduğuna inanılıyordu, şimdi ise, bu inanış, yerini, güvenlik endişesine bıraktı; hiç değilse 'Yeni Dünya Düzeni' projesinin sahibi ABD tarafından... Sivil özgürlükleri 'lüks' olarak gören, canı istediğinde 'hedef' seçtiği ülkeye saldırmayı doğal karşılayan bir anlayış orada rağbet görüyor.

Dün, İstanbul'da toplanan çok sayıdaki Batı ve İslâm ülkesinden devletadamları, dünyanın yol aldığı istikametten duydukları endişeyi dile getirme fırsatı buldular. Sahneye koydukları eylemlerle teröristlerin başaramadığını, terörü fırsat bilenlerin fırsatçılıklarının sağlayabileceği, çoğu tarafından paylaşılan ciddi bir endişe. İslâm ile Batı arasında varolan diyalogun yapay bahanelerle kopartılabileceği de öyle. Diyalog kapılarının sıkıca kapalı tutulduğu bir dünyanın bağnazlığın esiri haline dönüşeceği de. Diyalogsuz, bağnazlığın esiri haline gelmiş, fırsatçıların elindeki bir dünya ise, 'küreselleşme' iddiasına rağmen, 'yaşanılmaz' bir büyük hapishane olacaktır.

Bu kara tablo, yalnızca, İslâm Dünyası'ndan İstanbul'a gelen temsilcilerin kaygıları değil; Avrupa Birliği üyesi ülkelerin bakanları ve uluslararası örgütlerin temsilcileri de, söz aldıklarında, artık 'kendine gelme' ihtiyacını dile getirdiler. Avrupalılar, çeşitli mezheplerden Hıristiyan devletadamları, İslâm ve Müslümanlar'ı 'düşman' bilen bir yaklaşımın bütün dünyanın huzurunu bozacağını özellikle vurguladılar. Sayıları 1,5 milyara varmış Müslüman nüfusun dışlandığı, 'öteki' statüsüne indirgendiği bir dünya, 'beriki' açısından da yaşanmaz hale gelecektir.

Müslüman nüfus sadece Endonezya'dan Türkiye'ye uzanan 'yeşil kuşak' içerisinde yaşamıyor; Avrupa'da Müslümanların yoğun yaşadığı ülkeler (Bosna-Hersek ve Arnavutluk gibi) yanında, Batı'nın hemen her ülkesinde de ihmal edilmeyecek sayıda Müslüman azınlık bulunuyor. İslâm ve Müslümanlar 'düşman' kabul edildiğinde, 'düşman' ondan korkanın da içinde yer almış oluyor...

Konuyu ele alanların sıkça gönderme yaptıkları Filistin sorunu, konunun özüne ışık tutuyor. İsrail, özel durumu gereği, 'düşmanını' kendi içinde barındıran bir ülke. 'Düşmanı içinde' bir toplumun nelerle baş etmek zorunda kaldığını görmek için İsrail'e bakmak yeterli. 11 Eylül'ü farklı istikametlere yönlendirme fırsatı bilen zihniyet, eğer amacına ulaşırsa, bütün dünya bir 'büyük İsrail' olacak. Terörün hüküm sürdüğü, sorunların savaşla çözülmek zorunda kalındığı, herkesin silâhlı birer asker olduğu bir dünyayı, en kara ütopyalar bile öngörememişti...

İstanbul'da toplanan çeşitli uygarlık alanlarından, kültürlerden, inanç sistemlerinden devletadamları, birbiri ardına söz alarak, yalnızca yanlışı vurgulamakla kalmadılar, doğruya da işaret ettiler. 11 Eylül'ün İslâm'a yamanmasının yanlışlığı neredeyse herkesin ortak kabulüydü; dünyanın kana boğulması tehlikesi de çoğu katılımcının zihnini kurcalıyordu... Gördüğüm şu: Katılanların hepsi, huzur, istikrar ve refah için tutulması gereken yolun, İstanbul Toplantısı'yla amaçlanan, 'uygarlıklar arası diyalog' arayışından geçtiğini vurguladılar.

Bu toplantı, evsahibi Türkiye'yi uluslararası alanda göz önüne taşıdığı gibi sırtına ağır bir yük de yükledi. Türkiye, İslâm ile diğer dinler, Müslümanlar ile Müslüman-olmayan-dünya arasında diyalog kapılarının açık tutulmasını sağlayacak bir ülke; bu özelliğiyle de, barışçı, çözüm üretici ve aşırılıkları törpüleyici davranışlar sergilemek, adaletli davranmak zorunda. İhtilâfları kaşıyan, savaşı çıkış yolu gören bir zihniyetin güdümünde olamaz Türkiye.

Avrupa Birliği ile İslâm Konferansı Örgütü, Türkiye'nin evsahipliğinde gerçekleştirdikleri diyalog ve uzlaşma forumuyla, daha yaşanılır bir düzen özlemine cevap vermiş oldular. Şuna emin olabilirsiniz: 11 Eylül'ü planlayıp uygulamaya koyan beyin, eseri olan uğursuz eylemlerin, böyle bir gelişmeye yol açacağını asla öngörememiştir.


13 Şubat 2002
Çarşamba
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED