T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
İş Bankası'ndan, CHP'li bir açıklama..

Eski bir dosttan, şimdi İş Bankası Yönetim Kurulu üyesi olan Sayın Mustafa Özyürek'ten bir mektup geldi..

Sitem ağları ile örülmüş bu dost mektubu, aynen şöyle:

-11 Şubat Pazartesi günlü Yeni Şafak'taki yazınızda "Bankaları devlet kaynağı ile fonlayacak yasa, en çok CHP'nin ortağı olduğu İş Bankası'nı ilgilendirmiyor mu?" diyorsunuz..

Bazı çevrelerin İş Bankası ile ilgili olarak ürettiği dedikodulara sizin de itibar ettiğiniz anlaşılıyor.

İş Bankası'nın sermaye yeterlilik oranı, standart oran olan yüzde 8'in çok üstünde olduğu için, devlet kaynağı ile fonlanması söz konusu değildir.

4739 sayılı yeni Bankalar Yasası'na göre İş Bankası, devlet desteğinden istese de yararlanamaz. Kaldı ki, reel sektörü gerçek anlamda en geniş şekilde kredilendirmesine, güç duruma düşen kredi müşterilerine destek olmasına rağmen, İş Bankası devlet desteğinden yararlanmayı düşünmemektedir..

Atatürk'ün vasiyeti gereği yönetiminde temsil edildiği İş Bankası'nın kârında, CHP yararlanmamaktadır.

Bir güven müessesesi olan bankaları, haksız ve asılsız şekilde kötülemekten, sorumlu kişilerin kaçınması gerekir.

Ele aldığınız konularda ciddi ve sorumlu tutumunuzu takdir eden eski bir tanıdığınız olarak, CHP'yi kötülemek için İş Bankası'nı haksız şekilde hırpalamanıza üzüldüğümü belirtmek için sizi rahatsız ettim.. Saygılarımla.. Mustafa Özyürek..

Evet.. Sonuçta Sayın Özyürek, benim "CHP'yi kötülemek için İş Bankası'nı haksız şekilde hırpaladığım" kanısına varmış..

Oysa İş Bankası da, CHP de, benim tüm gazetecilik yaşamım boyunca özen gösterdiğim kurumlar..

CHP'nin kötülenip, 1999'da barajın altına düştüğü ve parlamento-dışında kaldığı gün, benim de yüreğim yanmıştı..

Sayın Özyürek, MHP'nin yükselip, CHP'nin milletvekili çıkartamadığı bir Türkiye'de, bu partinin kötülenmesinin (veya kötülemesinin) hesabını, herhalde benden sormamalıdır..

İş Bankası'na gelince..

Çocuklukta hayatıma kumbarası ile giren bu bankanın, Ahmet Dallı, Cahit Kocaömer, Burhan Karagöz gibi değerli genel müdürleri ile, arkadaşlık düzeyinde dostluklarım oldu.. O kadar ki, 1980'lerin sonunda, Vehbi Koç, Yıldız Kenter gibi isimlerle, İş Bankası'nın imaj reklamlarında bu satırların yazarı da rol aldı.. Bunu 5 kuruş almadan, sadece İş Bankası gibi bir "kurum"a duyduğum saygı ve sevgi nedeniyle yaptım..

Yani, yazımda ifade etmek istediğim şey, İş Bankası'nın hırpalanması falan değil..

Ben de bütün kamuoyu gibi, "şeffaf olmayan" bir uygulama ile, bankacılık sistemine haksız rekabetle kamu desteği sağlanması olgusundan rahatsızım..

Sayın Özyürek'in "İş Bankası devlet desteğinden yararlanmayı düşünmüyor" açıklaması, beni ancak mutlu eder..

İlgi çekici olan, büyüklükleri itibarıyla destek kapsamına giren 13 bankanın hiçbiri, bu desteği almaya niyetli görünmüyor.. "Destek alacağız" diyen tek bir banka çıkmadı henüz..

Bu arada dünkü gazetelerde, bu konu ile bağlantılı bazı yorumlar vardı..

Mesela "Milliyet"te, yazar arkadaşımız Sayın Güngör Uras, "Bankaların özkaynak rakamlarının şişirildiğinden" ve "Con Ahmet formülü" ile, "mali yükümlülüklerini karşılar hale getirildikleri"nden söz ediyordu..

Uras'a göre, "Kurtarma Yasası" ile bankalara aktarılacak 4 milyar doların, bu işe yetmeyeceği anlaşılmıştı çünkü..

Star'da da Sayın Mustafa Mutlu, BDDK'nun aldığı bir kararla, "Bankaların 2001 yılına ait dönem sonu bilançolarının kamuoyuna açıklanmasının, ikinci bir emre kadar ertelenmesi" olayını irdeliyordu..

Demek istediğim şu..

İş Bankası ve tüm olarak bankacılık güçlü olursa, tüm ekonomi ve dolayısıyla bütün Türkiye güçlü olur..

Ben de, bunun böyle olmasını isteyenlerdenim..

"Eski bir tanıdık" olarak, Sayın Özyürek'e, iki dünyasında da, yani hem İş Bankası Yönetim Kurulu'nda, hem CHP'de mutluluk dilerim.. Ve siyaset ile ekonominin birbirine karıştırılmasının, mutsuzluğa sebep olduğunu hatırlatırım..

ŞAKA

Allah'ın işi..

Ecevit'in de işi zor.. Irak'ın güvenliği ile mi uğraşsın, İstanbul'un güvenliği ile mi uğraşsın?..

Baksanıza, turistleri Çorlu Havaalanı'ndan kente getiren otobüs, İstanbul'da, TEM yolu üzerinde silahlı zorbalar tarafından soyulmuş..

Neticede büyük devlet adamları, dış ülkelerle uğraşır..

Ve böylece yüzleri gerginleşirken, sinirleri yumuşar..

Soyguncular da esenliğe çıkar..

BAHÇELİ-PERİNÇEK

Şovenliğin sağı-solu yoktur!..

Acaba önümüzdeki genel seçime, Bahçeli'nin MHP'si ile Doğu Perinçek'in İşçi Partisi birleşerek, "tek liste-tek" cephe içinde girseler, siyasetin doğasına uygun bir gelişme olmaz mı bu?

Bahçeli de, Perinçek de, Türkiye'yi "Avrupa Birliği Tehlikesi"ne karşı korumak istiyorlar..

Perinçek bu konuda en ciddi adımı attı ve Avrupa Birliği temsilcisi Karen Fogg'un özel yazışmalarını kamuoyuna açarak, Bayan Fogg'u "Andıçladı" en geniş anlamıyla..

Devlet Bahçeli de, bu konuda Sayın Perinçek'i yalnız bırakmadı..

Dünkü MHP grup konuşmasında, bir kısım siyasetçilerin, ünlü bir AB yetkilisinin ağzını kullanarak uyum yasasında ilerleme kaydedilmediğini söylediklerini vurguladı..

Bahçeli-Perinçek ittifakı gerçek olsa.. Ve bundan sonra da, mesela "Miloşeviç Davası"nın savcısı Bayan Carla Del Ponte'ye karşı kampanya açsalar..

Çünkü bir anlayışa göre, milli menfaatler için insanlık suçu işlemek, neticede ulusal egemenliğin ve vatanseverliğin gereği olabilir..

Yanlış mı düşünüyoruz?


13 Şubat 2002
Çarşamba
 
MEHMET BARLAS


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED