T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Dalgalı kurun marifeti: İhracatta tehlike çanları

Dövizdeki anlamsız ve spekülatif düşüşün ihracatı baltalaması kaçınılmazdı. Önümüzdeki birkaç ay içinde TL'deki aşırı değerlenmenin, ihracat üzerindeki olumsuz etkilerinin ortaya çıkması bekleniyordu.

Ocak ayı ihracat rakamları, ihracatın ciddi bir tehlikeyle karşı karşıya kaldığını göstermektedir.

Ocak ayında ihracat, 2001 yılının aynı ayına göre sadece % 4.6 oranında artmıştır. Bu artış oranı geçen yıl ki % 13'lük yıllık ortalamanın bir hayli altındadır.

Esasında Ocak ayı ihracatında azalma dahi söz konusu olabilirdi. Ancak, ihracat bağlantılarının önceden, dövizin yüksek olduğu dönemde yapılması nedeniyle ihracatçı zararına satış yapmak zorunda kalmıştır. Aldığı sipariş ve bağlantılarını iptal etmek imkanına sahip olanlar zarar etmemek için ihracattan vazgeçti. Bir çok ihracatçı ise tazminat ödememek için karlı olmayan ihracatını gerçekleştirdi.

Bunun anlamı şudur: İhracattaki esas kan kaybı önümüzdeki aylarda daha net bir şekilde ortaya çıkacaktır.

Son haftadaki yükseliş hesaba katılmaz ve enflasyon oranı da dikkate alınır ise 5 ayda döviz % 45'in üzerinde reel değer kaybına uğramıştır. Bir başka ifade ile TL'nin 5 aylık reel değer kazanma oranı % 45'i aşmıştır.

İçerde maliyetler yükselirken ihracat gelirlerinin TL karşılıklarında önemli düşüşler meydana gelmesi, ihracatın sürdürülebilirliğini ortadan kaldırmaktadır.

İhracatçının bir tişörtü 5 ay önce 1.300.000 liraya mal edip 1 dolara ihraç ettiğini düşünün. Aylık ortalama enflasyon oranını % 5 olarak kabul ederseniz tişörtün bugünkü maliyeti (1.300.000*1.25=) 1.625.000 liraya ulaşır. Bugün, 1 dolar karşılığında ihracatçının eline yaklaşık olarak 1.400.000 lira geçmektedir. İhracatını sürdürmesi halinde tişört başına 225.000 lira zarar edeceği için, doğal tepki olarak ihracatını durduracaktır.

Bugün Türkiye'de yukarıdaki tablo aynen yaşanmaktadır.

Ocak ayında ihracatın hız kesmesinin tek nedeni hatalı, ne anlama geldiği belli olmayan dalgalı kur politikasıdır.

Dövizdeki yükseliş ihracatı gecikmeli artıracaktır

Konunun en vahim yanı ise bundan sonra dövizdeki yükselmenin, en azından belirli bir süre ihracatı artırmayacak olmasıdır. Zira, ihracatçı yarınki döviz kurundan emin olmadığı sürece riske girmeyecek, yurt dışına mal satmak için harekete geçmeyecektir. Çok hızlı hareket edebilen ve üretim tesisinin kapasitesini kısa sürede artırabilen sınırlı sayıdaki ihracatçı dışında, dövizin yükselmiş olması ihracatçıyı kamçılamayacaktır.

5 ay önceki 1.600.000 liralık döviz kuru ile bugünkü 1.850.000 liralık döviz kurunun ihracat üzerindeki etkisi aynı şiddette olmayacaktır. Bugünkü 1.850.000 liralık döviz kuru, dövizdeki sert ve uzun dalga boyuna sahip iniş ve çıkışlar nedeniyle, 5 ay önceki 1.600.000 liralık döviz kurunun ihracatı harekete geçirme gücüne sahip olmayacaktır.

Son 5 ayda dövizdeki gelişmeler nedeniyle ihracatçının sütten ağzı yanmıştır. Bundan sonra yoğurdu üfleyerek yemesi kaçınılmazdır.

İhracatçı bundan sonra dövizdeki yükselmenin kalıcı ve istikrarlı olduğunu görmeden kolları sıvamayacaktır.

Halbuki Türkiye, büyük bedel ödediği devalüasyonun tek olumlu sonucu olarak ihracatını artırmaya başlamıştı. 2001 yılında 3.5 milyar dolar cari işlemler fazlasına ulaşılması, dış bağımlılığın azaltılmasının kapılarını açabilecek anahtar olma özelliğini taşıyordu.

Sanki birileri bu anahtarı ortadan kaldırmak için elinden geleni yapmaktadır. Ülke sürekli döviz açığı versin, dış kaynak ihtiyacı içinde olsun ve uluslar arası arenada zayıf konumda bulunsun istenmektedir.

Bir ekonomi için istikrar belirleyici faktörlerden birisidir. Özellikle Türkiye gibi makro ekonomik göstergelerin tahmin edilebilir olma özelliği uzun yıllar önce ortadan kalkmış ve beklenti maliyetlerini makul seviyelere çekemeyen ülkeler için bu kavram çok daha önemlidir. Enflasyon oranı, faiz haddi, döviz kuru, vergi oranı gibi yatırım kararlarını doğrudan etkileyen değişkenlerin tahmin edilebilir olması maliyet enflasyonunu aşağılara çekecektir. İhracatçıyı yakından ilgilendiren ise kur politikasının tahmin edilebilir olmasıdır.

Kemal Derviş'in dalgalı kurdaki ısrarına mantıklı ve bilimsel gerekçe bulabilmek mümkün değil. İhracatı baltalayan dalgalı döviz kuru, aynı zamanda, yüksek maliyetler yoluyla enflasyonu da beslemektedir. Bu konuyu bir sonraki yazımızda tartışacağız.


13 Şubat 2002
Çarşamba
 
NURETTİN CANİKLİ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED