T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Dayatmacılığın medeniyeti ve dini olmaz

Medeniyetlere beşik olmuş İstanbul, Avrupa Birliği ile İslam Konferans Örgütü'nün Ortak Forum'una evsahipliği yapıyor. Osmanlı'nın yıldızının parladığı dönemlerde olduğu gibi, İslam ve Hristiyan dünyası, İstanbul'da üç gün süreyle "Dayatmacı" ve "Demokratik" yönetimler ve terör sorununu tartışacak.

Sayısı yüksek üretim gücü düşük İslam dünyasıyla, sayısı az üretim gücü çok Hristiyan dünyası ilk defa böylesine büyük bir katılımla biraraya geliyor. İki dünyanın, her iki dünyasında yer alan, ancak konumunu tam olarak belirleyemeyen Türkiye'de toplanması, yeni bir dönemin başlangıcı olabilir.

Bir medeniyet ya da bir kültür ciddi bir tehlikeyle karşı karşıya gelmeden, kendisiyle hesaplaşamadığı gibi, rakipleriyle de hesaplaşamaz. Amerika'ya "11 Eylül 2001"de yapılan intihar saldırısı, hem Hristiyan hem de Müslüman dünyayı büyük bir özeleştiri sürecine soktu.

Doksanlı yılların başında, Samuel Huntington, dünyadaki gelişmelere bakarak, bundan böyle "Batı ve Rusya" değil "Batı ve İslam" çatışacak öngörüsünde bulunmuştu. Ona göre, İslam dünyası Batı'ya karşı Çin ve Hindistan'la işbirliği yapacaktı.

Dayatmacı yönetimlere karşı, Bosna ve Kosova'ya, NATO müdahalesi, Afganistan'da Amerika ve İngiltere'ye Pakistan ve Türk Cumhuriyetlerinin verdiği destek Huntington'un yanıldığını gösterdi. Bin yıllık İslam ve Hristiyan hesaplaşmasında, yeni bir döneme girildi. Yeni dönemde, Hristiyan ve Müslüman dünya, Budist ve Konfüçist dünyayla savaşacak.

Huntington medeniyetler savaşacak dedi ise de, aslında medeniyetler savaşmayacak, birbirleriyle kıran kırana yarışacak. Savaş mutlaka cephelerde, ordular arasında olmaz. Gerçek savaş, değişik alanlardaki kurum ve kuruluşlar arasındaki Kalite ve verimlilik yarışıdır. Aynı futbol turnuvalarında olduğu gibi, bir takım sonunda şampiyon olur. Birinin şampiyon olması, diğerlerinin sonu olmaz, oyun devam eder.

Globalleşmeyle birlikte lokalleşmenin de büyük bir hız ve yoğunluk kazandığı global dünyada Hristiyanlık ile Müslümanlık atmosmferdeki azot ile oksijenin bir arada bulunması gibi, birlikte olmak zorunda. Nasıl atmosferde azot ve oksijen bir arada bulunur ve özelliklerini yitirmezse, Müslüman ve Hristiyanlar birlikte olmakla kültürlerini değiştirmezler.

Aydınlığın karanlığa, karanlığın da aydınlığa muhtaç olduğu gibi, Doğu'dan Batı'ya bütün medeniyetler de birbirine muhtaçtır. Çünkü aydınlık olmadan karanlık, karanlık olmadan da aydınlık olmaz. Aydınlık karanlığı, karanlık da aydınlığı kendi içinde taşır. Ekonomik, siyasal ve kültürel hayatın dinamizmi bu zıtlıkta gizlidir. Karşıtlar arasında yarışma olmadan gelişme olmaz.

İstanbul'daki toplantı İslam ve Hristiyan dünyanın büyük bir dönüşümün arefesinde olduğunu gösteriyor. İslam düyası, Rönesans'a giden yolu açarak, Hristiyan dünyasındaki ekonomik patlamanın ateşleyicisi oldu. Şimdi de, Hristiyan dünyası, teknolojik birikimini İslam dünyasına aktararak, İslam dünyasındaki ekonomik patlamanın ateşleyicisi olabilir.

New York'a yapılan saldırı Hristiyan ve İslam dünyasını iki ana kesimde ayırdı. Bir yanda "Dayatmacı" odaklar, diğer yanda da "Demokratik" odaklar. Demokrat'lığın Müslümanlığı, Hristiyanlığı olmadığı gibi, Dayatmacı'lığın da olmaz.

Müslüman ve Hristiyan dünya terörün dininin olmadığını kabul ediyor. Yakında dayatmacılığın da dininin olmadığı bütün dünyaya ilan edilecek.


13 Şubat 2002
Çarşamba
 
NAZİF GÜRDOĞAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED