T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Devletin refleksi mi?

Son zamanlarda gelişen bir çok hadise "Devlet" ile irtibatlanıyor. Ağar'ın DYP'nin başına geçmesinden, Hablemitoğlu'nun öldürülmesine kadar... Hablemitoğlu'nun cenazesi "Devlet töreni" biçiminde yansıyor medyaya...

"Devlet"in hükümete karşı takip ve teyakkuzundan söz ediliyor. "Kıbrıs'ta devlet politikası", "Irak konusunda devlet politikası" dediğimizde de siyasi iktidardan daha etkili, belirleyici bir iradeyi anlatmış oluyoruz.

Türkiye'de "Devlet"in en duyarlı olduğu konunun "sistemin karakteri" olduğu cümlenin malumudur. Ve "Devlet" orada varlığını hissettirmeye başladığında, ülkede tansiyonun yükseleceğini herkes bilir.

Ak Partinin, kurucuların yapısı itibariyle "devlet teyakkuzu"na muhatab olacağını herkes bekliyordu. Ancak gerek 3 Kasım seçimlerinin, iktidardaki siyasi partilerin şahsında, bir "Devlet refleksi" olarak algılanan "28 Şubat süreci"nin bozgununa sahne olması, gerek Ak Parti'nin ezici seçim zaferi, gerekse, gene bu parti önderlerinin "Devlet refleksi"ni ve dünya konjonktürünü hesaba katarak oluşturduğu dini bağlantılardan uzak, muhfazakar eksene oturan ve laikliği önceleyen siyasi söylem, ayrıca, seçimlerden hemen sonra Tayyip Erdoğan'ın "Batı'ya yönelişi" "devlet teyakkuzu"nun sergilenmesini zorlaştırdı.

Ancak, son birkaç girişim, "devlet refleksi" ekseninde değerlendiriliyor ve farklı bir kıpırdanmanın olduğu tarzında yorumlanıyor.

En başta YÖK Başkanı Gürüz'ün iktidara meydan okuma üslubundaki çıkışı...

"Devlet teyakkuzu"na duyarlı kimi basın kuruluşlarında Gürüz'le aynı eksene oturtulmaya çalışılan Genelkurmay Başkanı'nın Menemen mesajı...

MGK Genel Sekreteri'nin İHL'ye kız öğrenci alımı ve başörtüsü sorununun çözümüne ilişkin açıklaması...

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın Hablemitoğlu cinayeti ile ilgili açıklamasında "laikliğe vurgu" yapması...

Hatta Cumhurbaşkanı Sezer'in atamalarla ilgili bazı tasarrufları...

Bunlar, kimi medyanın oluşturmaya çalıştığı gibi birbiriyle bağlantılı bir tavrın ürünü müdür? Ünlü deyimle bir "düğmeye basıldı" da, herkes üzerine düşeni yapmaya mı başladı? "Devlet refleksi" harekete mi geçti?

Farklı devlet kurumlarında hassasiyet paralelliği olsa bile, temsil konumunda olan kişilerin şahsında en azından basiret ve sorumluluk farkı bulunabileceğinden hareketle, henüz bunu söylemenin mümkün olmadığını düşünüyorum. Böyle olmaması gerektiğini de ifade etmek istiyorum.

Gürüz'ün başkanlık ettiği bir YÖK'ten böyle bir duyarlılık beklenebilir mi, sorusu elbet sorulabilir. Ancak, Türkiye'nin çok daha köklü kurumlarının, daha duyarlı bir tavır içinde olmasının, Gürüz için bile bir supab olacağından da kuşku duymamak gerekir. Gürüz'ün pervasız çıkışlarının da, halk nezdinde, bu temel kurumların sırtına fatura edildiğini dikkate aldığımızda, aslında o supab görevinin bilinçli olarak tercih edilmesinin gerekli olduğu bile söylenebilir.

Burada "devlet refleksi" ile ilgili bir değerlendirme yapacağım.

Daha önce bu sütunlarda "Kim bu devlet?" başlıklı bir yazı yazdım. Bu, devleti getirip getirip halk iradesinin karşısına yerleştiren, halkı mağdur eden her eylemi, "devlet refleksi" diye sunan çizginin eleştirisi idi. Çünkü bu tavır, hem bizatihi "devlet"i, hem de "devlet refleksi"ni temsil ettiği farzedilen kurumları yıpratıyordu.

Rövanştı, değildi tartışmalarından sarfı nazar ederek söylemek gerekirse, halkın 3 Kasım seçimlerinde 28 Şubat sürecini de sandığa gömdüğünü kim reddedebilir? Halkın o sürece yönelik yargısı değil midir aynı zamanda 3 Kasım? Hiç şüphesiz öyledir...

Eğer öyleyse, herkes şapkasını önüne alıp halk ve devlet ilişkilerinin nerelerde durduğu sorusu üzerinde derin derin düşünmelidir.

Aylık "Türkiye'de ve Dünya'da Yarın" gazetesi, "Devlet, Derin devlet ve Oligarşi" üzerine bir sayı yaptı. Gazetede yer alan yazıların (Burhan Metin ve Ümit Özdağ'ın değerlendirmeleri) genel perspektifi "Derin devlet"in varlığını, zaruri görür nitelikte. Böyle olmasına rağmen, "devlet - halk ilişkilerindeki sancı"ya işaret etmeden de geçilemiyor. Şu tesbiti, devlet konusundaki hassasiyeti, tüm kamuoyunca bilinen Ümit Özdağ'ın mülakatından alıyorum:

"Türkiye'de devlet aklı son dönemde ciddi bir ezoryona maruz kalmış, iyiden iyiye hırpalanmıştır."

Ümit Özdağ sonra, "Kemalist devrimi gerçekleştiren, ordunun 24 sene Genelkurmay Başkanlığı'nı yapan zat beş vakit namaz kılmıştır" dedikten sonra "Daha sonra, süreç, dini ritüellerin tehdit sayıldığı algılama noktasına gelmiştir" diyerek, gelinen noktadaki sıkıntıyı tesbit ediyor. Hemen ardından bu süreçte "kurunun yanında yaşın da yandığı"nı, "devletle toplumun belli kesimleri arasında hiç gerek olmayan bir yabancılaşmanın ortaya çıktığını" vurguluyor.

Aynı sayıda Burhan Metin yazısına şu tesbitle giriyor:

"Devlet ve millet ilişkilerinin biçimi Türkiye'nin temel sorunu olmayı sürdürmektedir. Milletin enerji ve birikimleri devlete aktarılamayıp, devletin gücü de millete dönmeyince ve dar gruplarca ele geçirilince gündelik hayat "kör düğüm"e dönüşüyor. Bu iki temel gücün, olağan demokrasi ve devletlerdeki gibi birbirinden beslenerek ortak hareket etmeyip dağılması, karşı karşıya gelip çatışmasının yarattığı ortam Türkiye'yi her gün biraz daha içine çeken bir bataklıktır." (Yarın, Kasım, 2002)

Ne denebilir?

Gürüz'ün adeta halk iradesine meydan okuyan üslubunun arkasında devlet gücü varsa, bu nasıl bir devlet gücüdür? Devlet gücü yoksa, Gürüz, kendisine emanet edilen makamda hangi yetkiyle efelenmektedir?

Halk maalesef, "Gürüz orada hâlâ niye duruyor? Kime dayanarak duruyor?" sorusunun cevabını arıyor... Hatta halk, "Devletin bir refleksi varsa, bunu illa da Gürüz'ün kişiliğinde sergilemesi, iyi bir aktör seçimi midir?" sorusunu soruyor.

"Devlet refleksi" asıl bu sorulara cevap verecek kadar duyarlı olmalıdır. Nerede o devlet?


24 Aralık 2002
Salı
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED