AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Yeni Tanin niçin bu balonu uçurdu?

Genç subaylar rahatsızmış. İçlerinden bazıları hep rahatsızdır... Ortalık süt limanken de, işler tıkırındayken de rahatsızdır...

Yarın da rahatsız olacaklar.

Ve galiba rahatsızlıkları hiç bitmeyecek.

Onların suçu değil.

Yetiştiriliş tarzları böyle.

Farklı düşünüyorlar, farklı algılıyorlar.

Bu bir bakış ve kabul sorunudur.

Mehmet Ali Birand, "Emret Komutanım" adlı hacimli kitabında, bu çocukların nasıl, hangi ideal etrafında, ne tür koşullanmalarla yetiştirildiklerini anlatıyordu ayrıntılarıyla.

Elifi elifine hatırlamıyorum ama, galiba şöyle bir şeyler diyordu: "Genç askerler hiçbir zaman sivillere güvenmemiştir, onları memleket yönetimine layık görmemiştir..."

Bu güvensizliği de, askerin kendini tek etkin güç, "ülkenin tek gerçek sahibi görme" alışkanlığına bağlıyordu.

Mümkün.

Sivillerin mutlak surette güvenilecek, mutlak surette yönetmeye layık kişiler olduğunu kim söylüyor ki?

Tabii sivil olmayanlar için de geçerli aynı şey.

Aklıma kim geliyor?

Hasan Vasfi Bey...

İttihat ve Terakki'nin önemli simalarından Hasan Vasfi Bey ("Taklib-i Hükümet" olayının kahramanlarından), hatıratında, sivil tedrisattan geçerek "kaymakam" çıkanlara "başıbozuk" denildiğini, kaymakam yetiştiren okulların da "Başıbozuk Mektebi" olarak anıldığını naklediyordu.

Hasan Vasfi Bey'e göre bir insanın "asker olmamaktan başka bir kusuru" olamaz; çünkü asker düzeni ve disiplini temsil eder, sivil ise dağınıklığı ve başıbozukluğu.

Bu "kabul" bugün de geçerli mi, bilmiyorum.

Bildiğim şu:

Askeri okullarda farklı (belki de "özel" demem gerekirdi) bir tedrisat uygulanıyor. Bunu, ara sıra "ordudan haberler" geçen değerli gazeteci Mehmet Ali Kışlalı da söylüyor:

"Çok iyi yetişiyorlar..."

Bu kadar laf, Yeni Tanin gazetesinin "Genç subaylar rahatsız" haberi için.

Bu haberin gerçeği yansıttığına inanmıyorum.

Hele, genç subayların ciddî siyasal sonuçlar doğuracak ve ülkenin felaketi olacak bir "kalkışma" içinde bulunduklarını/bulunacaklarını düşünmek dahi istemiyorum.

Bir balon...

Bir spekülasyon...

Hadi daha açık konuşalım:

Mevzun bir palavra.

Elbette TSK içinde külliyatlı miktarda genç subay mevcut. Bunlar arasında da "halaskâran" geleneğe bağlı olarak darbe yanlısı, ya da darbe heveslisi birilerinin (belli bir azınlığın) olması muhtemel, hatta doğal.

Her dönemde vardır bunlar.

Geçmişte de vardı.

Yarın da olacak.

Tabii yine de, "Niçin durup dururken böyle bir balon uçurdular?" diye merak ediyor insan. Amaç, ordu içindeki "hiyerarşi"yi yıkmak, "emir-komuta düzeni"ni bozmak değilse, niçin?

Niçin mi?

İki tahminim var ama açıkca yazmak istemiyorum.

Ne lüzum var.

Zaten amaç, tartışmayı, yıllardır kaçındığımız bir alana çekmek değil mi?

Varsın, YÖN cuntası müntesipleri "olmayan gelişmeler"den "olmayan sonuçlar" çıkarıp kendi hırsları ve öfkeleri içinde debelenip dursunlar...

Bu ülkenin, yeni bir "9 Mart macerası"na tahammülü yok çünkü...


26 Mayıs 2003
Pazartesi
 
AHMET KEKEÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED