T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i
Bilgisayar'da fiyatları indirdik

Y A Z A R L A R
Ortak dil, ortak tavır

Amerika'nın Afganistan'a karşı yürüttüğü askeri harekatın nerede duracağını, kapsamını; hepsinden önemlisi amacının ne olduğunu anlamadan geleceğe ilişkin çözümlemelerde bulunmak mümkün değil. Başta Türkiye'de yaşayan aydınlar olmak üzere İslam dünyasının yetişmiş "kafa"ları medyatik bombardıman altında önünü göremeyen Müslümanlar'a gelmekte olan'ı göstermek, öncülük yapmak zorundalar.

Müslüman aydınlar olup bitenleri (aslında biten bir şey yok, her şey yeni başlıyor) doğru okuyup, ortak bir dil, tutum geliştirmedikleri takdirde tarihi bir vebal yüklenecekler demektir.

Amerika'nın başlattığı harekatı askeri operasyonla sınırlayıp; hoşumuza gitmeyen, çoğumuzun hiç de tasvip etmediği Taliban'ı devre dışı bırakmaktan ibaret saydığımız takdirde propagandanın kararttığı, karmaşaya soktuğu zihinleri aydınlatamayız.

Kendi adıma, ABD'nin Afganistan'dan başlattığı savaş burayla sınırlı kalmayacak. "Hassas bölgeler" teker teker ısıtılacak. Şu an Amerika'ya destek veren yönetimlere bile sıranın geleceğini tahmin etmek zor değil.

Esas olan, bu savaşın sadece askeri boyuttan ibaret olmadığını görmek gerekir. Ve İslam dünyasında kalıcı değişiklikleri hedefleyen boyutu bombaların tozu dumanı arasında gizlenmek isteniyor.

ABD Başkanı Bush'un "yaşam tarzımızı korumak için" başlattığını söylediği savaşın Afganistan'daki savaştan ibaret olmadığı ortada. Ve bu savaşın sanıldığının aksine klasik anlamda bir savaş da olmadığını herkesten önce sorumluluk sahibi aydınların görmesi, çözümlemesi gerekiyor.

Afgan şehirlerine düşen bomba ile Bush'un yaşam tarzını koruma hedefi arasında ilişki nasıl kurulabilir? Olayın Amerika açısından ekonomik, stratejik gerekçelerine girmeden (bol miktarda yazılıp-çiziliyor), anahtar cümle üzerinde durmak gerekir.

"Haçlı seferi" ile ağzını açıp "yaşam tarzı"nı korumakla devam eden Amerikan yönetimi, tümüyle askeri olmayan bir tehdit ve amaçtan söz ediyor. Hiç de askeri olmayan bu tehdit algısı İslam dünyasını "diğerleri"nden ayıran varoluşsal değerlerini işaret ettiğini anlamamak mümkün değil.

Yüzyılın ilk çeyreğinde öldüğü söylenen İslam medeniyetinin hiç de tarihe mal olmuş arkaik bir değerler sistemi olmadığı; fiziki haritaya bakarak bile görmek mümkün. İslam dünyası; insanlığı tek boyuta indirgemek isteyen globalleşme adlı Batılı değer sistemine (yaşam tarzı dediği şey) karşı direnebilen tek kültürel coğrafya olma özelliğini sürdürüyor.

İslam'ın sunduğu değerler sisteminin, yeniden yaşanır hale gelmesi, canlanması; sanılanın aksine, Müslümanlar açısından değil, Batılılar tarafından tehdit olarak algılanmaktadır.

Terör tehdidi kıskacına alınmak istenen; gerçekte bu değer sistemi, kültür coğrafyasıdır.


22 Kasım 2001
Perşembe
 
AKİF EMRE


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED