T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i
Bilgisayar'da fiyatları indirdik

R A M A Z A N

Hoşgeldin oruç kuşum

Burhan Eren 'Çocuk ve Ramazan' adlı kitabında uzanabildiğimiz en eski Ramazanı hatırlatmış bizlere... Hani orucun hep bir kuş olduğunu sandığımız zamanları ve açık artırmaya çıkarılan o ilk oruçları...

"Dört beş yaşınızdayken yaşadığınız Ramazanları hatırlıyor musunuz? Hani orucun hep bir kuş olduğunu sandığımız zamanları... Hangimiz öyle hayal etmedik ki... Oruç kırmızı bir serçe, ya da mavi bir güvercin gibi bir şeydi sanki..."

Böyle başlıyor, Burhan Eren'in, "içinde yeşerttikleri oruç sevinci için anne ve babasına" ithaf ettiği, "Ramazan ve Çocuk" kitabı. Bir bakıma, Eren'in kendi çocukluğuna doğru çıktığı yolculuğun hikayesi, zenginleştirilerek sunulmuş "Ramazan ve Çocuk"ta.

Fıkralar, hikayeler ve Dağıstan Çetinkaya'nın çizimleri ile renklenen kitap, Timaş Yayınları tarafından çocukların beğenisine sunuluyor. Uzanabildiğimiz en eski Ramazan'ı hatırlamaya çalışalım şimdi. Davul sesiyle uyanılan sahurlar, minarelerde yanan kandillerinin ardından, patlayan topun sesi... Açık artırmaya çıkarılan ilk oruçlar...

"Ramazan neden her sene başka bir zamanda yaşanıyor. Kim karar veriyor ne zaman oruç tutulacağına?" Yüzünde kocaman bir şaşkınlık ifadesiyle bu soruları soran bir çocuğa ne diyebilirsiniz? Eğer hazırda, bu ve benzeri sorulara verecek cevabınız yoksa, 'Çocuk ve Ramazan' kitabının sayfalarını siz de karıştırabilirsiniz.

Çocuk yanlarını Hacivat ve Karagöz gibi hayal perdesine yansıtan Eren, orucun 24 saatini özetlediği kitabının satırlarına, çocuk yüreğini de dökmüş. Gül'den ağır konuşmamaktan dem vurmuş mesela. Ve, "Biz böyleyiz işte. İnsanlara bir gül sunuyormuş gibi konuşuruz oruçluyken... Ağzımızdan çıkan cümleler gül kokularıyla süslenir... Güneşten daha zengin sofralara diz çökeriz akşamları..." diye anlatmış Ramazanı.

Minareler arasındaki yıldızlar

Herkes gibi, geçmiş Ramazanları yâd etmek yerine, gelecek Ramazanlara duyduğu özlemi dile getiren Eren için, bir çoğumuzun gördüğünden daha farklı bir anlamı ve ismi var herşeyin. Mahyalar onun için "minareler arasında uçuşan yıldızlar" sözgelimi.

Ve, Ramazanın sona ermesiyle yüreklerimize çöreklenen hüznün, bayram mutluğuna nasıl karıştığını yeniden anlatmış bize Eren.

"İyi Ramazanlar şehrimizin yoksul insanları! İyi Ramazanlar Anne! İyi Ramazanlar ey güzel insanlar!
Ve, İyi Ramazanlar Çocuklar!"

İrtibat için tel: Timaş Yayınları:
0.212. 665 35 56 – 57


Yeraltında iftar sofrası

Zonguldak'ta kömür ocağında çalışan işçiler, iftar vaktinde ezan sesini duyamadıkları için aralarından seçtikleri birinin ezan okumasıyla oruçlarını açıyor.

Zonguldak'ta kömür ocağında çalışan işçiler, yerin 300 metre derinliğinde oruçlarını açıyor. Zonguldak'ın merkez ilçeye bağlı Gelik Beldesi Ayiçi Mevkii'nde, Zontaş özel kömür ocağında yer altında çalışan yaklaşık 50 işçi, iftar vaktinde ezan sesini duyamadıkları için aralarından seçtikleri birinin ezan okumasıyla iftar ediyor.

Zontaş İşletme Müdürü İsmail Macit, açıklamasında, işçilerin iftarda oruçlarını açmak için yerüstüne çıkmaları durumunda iş kaybına yol açılacak olmasından, ocakta iftar edilmesi kararını aldıklarını söyledi. Maden mühendisi Erkan Yüksel, ocak içinde dolaşarak iftar vaktinin yaklaştığını yüksek sesle işçilere duyurduğunu, işçilerin getirdiği yemeği yeraltında da olsa bir araya gelerek paylaşmalarının çok güzel bir duygu olduğunu bildirdi. Kömür ocağında sekiz yıl süreyle üretim işçisi olarak çalışan Ahmet Yumuk da, eşi ve çocuklarından ayrı olarak yeraltında iftar açmanın kendisini biraz da olsa hüzünlendirdiğini belirtti.


RAMAZAN GÜNDEMİ

  • Bağcılar Belediyesi'nin "Hanımlar Gecesi"nde, Prof. Dr. Ümit Meriç, "Kadın Türkiye Yaşamının Neresinde" konulu bir konferans verecek.

  • Bayrampaşa Belediyesi Ramazan çadırında bu akşam tiyatro var. "Köyün Delileri" isimli oyunda, Ulvi Alacakaptan ve Ahmet Yenilmez rol alıyor.

  • Sultanahmet Meydanı'nda, Karagöz - Hacivat ve İbrahim Benlioğlu konserinin ardından; Ekrem Kaftan, Yavuz Bülent Bakiler, Muhammed Nur Doğan, Bekir Sıtkı Erdoğan ve Recep Garip'in katılacağı şiir gecesi gerçekleştirilecek.

  • Esenler Belediyesi'nde, Beyoğlu Gençlik Tiyatrosu'nun oyunu ve Stand-up show izlenebilir.

    BİR AYET

    Bir cemiyet kendindeki fazileti değiştirmedikçe; Allahu Teala da onların selamet ve huzurunu bozmaz. Ra'd, 11

    BİR HADİS

    Ramazan ayındaki cuma günlerinin diğer cumalara karşı taşıdığı üstünlük, Ramazan ayının diğer aylara göre taşıdığı üstünlük gibidir.


  •  
    FIKIH KÖŞESİ

    Lüks iftarlar

    Hayrettin Karaman
    KISSADAN HİSSE
    Su kırbasını delen çocuk
    İstanbul'un Vefa semtinin ismini kendisinden aldığı, zamanın mânevî erlerinden Şeyh Vefa hazretlerinin bir oğlu vardı. Bu çocuk o zaman henüz İstanbul'a çeşmeler yapılmadığı için evlere hayvan sırtında su taşıyan sakaların kırbalarını (kırba, eti yenen hayvanın derisinden tabaklanarak elde edilen tulum) delerdi.
    Hazreti Fatih devri meşayihinden olan Şeyh Vefa hazretlerinin çocuğu bu kötü hareketini uzun zaman devam ettirdiği halde, sucular şeyhin hatırına çocuğa bir şey demedikleri gibi, gelip durumu anlatmaya bile cesaret edemezlerdi.
    Sakalardan (sucu) bir tanesi artık dayanamayıp durumu, çocuğun babasına açmaya karar verdi. Şeyhin huzuruna gelerek:
    -Ya şeyh! Ne zamandan beri sizin çocuk, bizim kırbalarımızı elindeki çivi ile delmekte ve akan suları ağzını dayayıp içmektedir. Biz bu zamana kadar bir şey söylemedik ama, artık dayanılmaz oldu; siz bir tenbihte bulunsanız da çocuk bu halinden vazgeçse, dedi.
    Oğlunun böyle çirkin bir iş yaptığını öğrenen Şeyh Vefa hazretleri, çok üzüldü; ne kadar kırbası delinen saka varsa hepsini çağırıp tanzim etti (ödedi) ve gönüllerini alarak: "Bir daha olmaz, inşaallah; suç çocukta değil, mutlaka bizdedir. Ya anası bir hata işledi, yahut bende bir kabahat var" diyerek sucuları gönderdikten sonra, hanımını çağırıp meseleyi anlattı.
    "Hanım kabahat ya sende, ya bende... İyi düşün, çocuğa hamile iken veya emzikli iken, haram bir şey yedin mi?" diye sordu.
    Şeyhin hanımı gayr-i meşru hiç bir şeyi yemediğini, yalnız, çocuğa hamile iken komşunun bahçesindeki nardan canı çektiğini ve iğne ile delerek bir damla emdiğini söyleyince şeyh sevindi. "Elhamdülillah hastalık teşhis edildi" diyerek gidip komşudan helâllik dilemesini ve ne isterse vermesini söyledi. Kadın gitti, evin kadınını buldu; durumu anlatıp hakkını helâl etmesini rica etti.
    Narın sahibi:
    -Helâl olsun komşu, bir damla nar suyunun ne kıymeti olur, keşke koparıp yeseydin, diyerek hakkını helâl etti. Ve bu mesele hallolduktan sonra şeyh oğlunu çağırıp tembih etmek lüzumunu bile hissetmedi. Hakikaten ondan sonra çocuk değil elindeki çivi ile sucuların kırbasını delmek, dönüp onlara bakmıyordu bile. Sucular "Keşke daha evvel durumu şeyhe anlatsaydık, şeyh oğlunu daha önce terbiye etmiş olurdu" dediler.
    22 Kasım 2001
    Perşembe
     
    Künye
    Temsilcilikler
    Reklam Tarifesi
    Abone Formu
    Mesaj Formu
    Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
    Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon| Ramazan| Arşiv
    Bilişim
    | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür

    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
    © ALL RIGHTS RESERVED