T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Şimdi de 'Korkunç Yenge' dalgası!

Hürriyet'in dünkü sayısının manşetine göz atanlar hatırlayacaktır. Gazetenin Emin Çölaşan'ın köşeyazısından derlediği "ACI GERÇEK" manşeti okurlara dört dörtlük bir "Korkunç Yenge" portresi çiziyordu. Söylendiğine göre, Çölaşan, "birinci elden aldığı bu çok özel bilgileri yazmak konusunda bir hayli tereddüt" etmiş, "Ancak sonunda, kamuoyunun Başbakan'ın durumunu bilme hakkı olduğuna karar vererek" bu bilgileri açıklama gereği duymuştu. Ayrıca hepsi bu kadar da değildi; köşeyazarının yine de bazı bilgileri yazmaya "eli varmamış"tı...

Evet, söylediğim gibi, bize çizilen portre, Başbakan dolayımıyla bir "Korkunç Yenge" portresiydi. Büyük basın Başbakan'ı ne yapacağına bir türlü karar veremediğinden olacak, şimdi tam gaz Rahşan Ecevit'e yükleniyordu. "Korkunç Yenge" nitelemesini hatırlıyorsunuzdur; başta bir zamanların Komünist Çin'i olmak üzere totaliter rejimlerde arada bir zuhur eden bir niteleme. Totaliter rejimlerde iktidar savaşı bazen öyle karmaşık bir hale gelirdi ki, ortaya bir "Korkunç Yenge" figürü atmadan işin içinden çıkmak imkansızlaşırdı. Görüyorsunuz, bu "figür" dönüp dolaşıp nihayet Türkiye'de de kendisini gösterdi...

Emin Çölaşan'ın yazısı ve dolayısıyla Hürriyet'in manşetinin anafikri çok açık: Başbakan'ın beden ve ruh sağlığına ilişkin sorunlar önemli ölçüde "Korkunç Yenge"nin, yani Rahşan Ecevit'in varlığından kaynaklanıyor... Çölaşan'ın yazısını şimdi artık "Duvar"ın altında kalmış olan bir zamanların "sosyalist" rejimlerinin "iyi günleri"nde ortada dolaşan metinlere çok benzettim. Bu metinlerde aklınıza gelebilecek her "kötülük" tek tek sıralanır, "özel hayat"/"genel hayat"denmeden dosyası tutulan kişiler hakkındaki her türlü bilgi gözler önüne serilirdi. Aklınıza gelebilecek her şey; söz konusu kişinin "tırnaklarının uzunluğu"ndan, "su yüzü görmemiş bedeni"ne, ev içindeki dengesiz davranışlarından "açlığı"na kadar her şey... Öyle ki, bu "bilgileri" okuyanlar söz konusu kişiden umudunu kesmekle kalmasın, aynı zamanda ondan tiksinsin de...

Hadi şimdi de bu "çok özel bilgiler"e bir göz atalım: Bülent Ecevit ilaçlarını düzenli alamıyor. "Bülent Bey yatakta olması gerekirken, kapıyı çoğu zaman o açıyor." Rahşan Hanım içeriden sesleniyor: 'Ayy, ben iş yapıyordum, zili duymamışım.'"

Bülent Ecevit kapıyı açtığında, kasığına kadar olan özel çorap açılmış ayak bileğine inmiş oluyor; çelik korsesi de çözülmüş olarak. Rahşan Ecevit eşinin doğru dürüst yıkanmasını da sağlayamıyor. Hastaneye yattığında cildinde gözlenen kabartı ve lekelerin, hastalık belirtisi değil sabun yüzü görmemekten kaynaklandığı kısa sürede anlaşılıyor. Bunun üzerine "Hastanede her tarafı güzelce yıkanıp paklanıyor, pamuklarla siliniyor." Bülent Ecevit'in el ve ayak tırnaklarıyla ilgilenen de yok... Nitekim "Bülent Bey'in iyice uzamış ve bakımsız kalmış el ve ayak tırnakları da hastanede güzelce kesiliyor, temizleniyor. Ellerine bir güzellik geliyor, ayakları rahat ediyor." Bitmedi... Bülent Ecevit aynı zamanda "AÇ"! Rahşan Ecevit onu sadece "çay ve bisküvi" ile beslemiş. Allahtan hastane var: "Hastanede sıkı ve düzenli bir beslenme rejimi uygulanıyor. Sebze, meyve, diğer gıdalar, vitamin ve mineraller veriliyor."

Evet. Bütün bunlar "Korkunç Yenge"nin, yani Rahşan Ecevit'in marifetleri; daha doğrusu marifetsizliğinin bir sonuçları... Bu "81 yaşındaki inatçı ve hükmedici" kadın, bizim 78 yaşında arslan gibi başbakanımızı banyoya sokmayarak, tırnaklarını kesmeyerek, ilaçlarını zamanında vermeyerek, kapı açma gibi ayak işlerinde kullanmaktan çekinmeyerek, önüne sadece çay ve bisküvi koyarak bu hallere düşürdü!

Görüyorsunuz, bir bu "Korkunç Yenge" hikayesi eksikti, o da tamam oldu! Bir an önce başbakanlığı boşaltması gereken Bülent Ecevit'in sorumluluğunu (ya da sorumsuzluğunu) unutup, öfkemizi "Korkunç Yenge"ye yöneltmeye karar verdik... Bu gidişle pek yakında "Başbakan'a evet, Yenge'ye hayır!" pankartlarıyla bezenmiş miting alanlarıyla karşılaşırsak şaşırmayalım. Bu gidişle, Hürriyet başta olmak üzere büyük basının Bülent Ecevit'i "Yenge"nin elinden kurtarıp güvenli bir apartmana nakleden bir "medya operasyonu" ile karşılaşırsak ona da şaşırmayalım!

"Acı gerçek"miş... Yalan değil sahiden acı gerçek... Giderek kararan bir ülkenin karanlık medyasının yeni bir kampanyası...


3 Temmuz 2002
Çarşamba
 
KÜRŞAD BUMİN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED