T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Dar geliyor ülkemin meydanları

Taksim Meydanı dar geliyor gördüğünüz gibi. Millî takımın başarısını kutlamak için, büyük coşkuyla Taksim'e koşan insanların yarısını bile almadı o meydan.

Başka neresi var diye düşünsek, bir yer bulur muyuz?

Sultanahmet Meydanı...
Beyazıt Meydanı...
Okmeydanı...
Kadıköy Meydanı...
Üsküdar Meydanı...

Bunların hiçbiri, tam anlamıyla meydan sayılmaz.

Ankara'yı düşünsek; Kızılay, Ulus, Tandoğan...
Ya da İzmir'i, Bursa'yı...
Hep aynı.

Demek ki çok geniş meydanlar olması gerektiğini düşünmemişiz evvelce.

Düşünememişiz.

Hepimizi sevince boğacak, bizi birbirimize kenetleyecek ölçüde büyük başarılar elde edeceğimiz akla gelmemiş belki de.

Hatta elimizdeki meydanları daraltmışız.

Büyük kalabalıklar toplanıp 'nümayiş' yapmasın; kolluk kuvvetleri, araçlarıyla beraber stratejik şekilde konuşlanabilsin diye, birtakım 'süs' gibi gözüken düzenlemeler yapmış, meydanların meydanlığını yok etmişiz.

Tuhaf şekilde fakat gösterişli binalar dikmişiz.

Öyle olunca, ha Taksim'de yapmışsın kutlamayı, ha Kapalı Çarşı'da bir kuyumcu dükkanında!

Bir sonraki büyük başarıda yine Taksim'e giremeyecek miyiz dersiniz?

Varsayalım gelecek sefer kupayı aldık...

Ya da başka türlü bir büyük başarıda yine yollar kesilecek mi?

Kenetlenmek isteyenlerin yarıdan çoğu dışarıda mı kalacak?

Galiba en iyisi, Trakya ovalarına açılmak!

Konya ovasına, Haymana ovasına...

Çünkü meydanlardan hoşlanmayan bir zihniyet var memlekette!

VATANDAŞ, BAKAN'A SORUYOR

Millî takımın başarısına sevinen halk, arabaya atlayıp şehrin caddelerini turlar da, sayın bakanlar yerinde mi durur?

Bilhassa Çalışma Bakanı için, halkın arasına karışmak da bir nevi çalışmadır.

Yaşar Okuyan arabasında, etrafa gülücükler saçarak giderken, kırmızı ışıkta durur.

Bayrak sallayanlara keyifle el sallamaktadır.

Yanındaki araçta bulunan bir vatandaş, "Sayın Okuyan, size bir soru sorabilir miyim?" deyip şunu sorar:

- Çapa'da ölen yaşlı kadın için ne hissediyorsunuz? Bir şey yapıyor musunuz bu konuda?

Bu soru, bir anda soğuk duş etkisi yapar.

Yaşar Okuyan'ın gülüşü yavaşça kaybolur.

Kaşlarını çatar.

Biraz da sinirlenir.

Bu coşkulu kutlama ortasında, ölen yaşlı kadını sormanın sırası mıdır?

O da vatandaşa sorar:

- Ya sen ne yapıyorsun?

- Ben üzülüyorum sayın bakan. İçim yanıyor. Bu milletin böyle bir zulme uğramasını içime sindiremiyorum. Siz de üzülüyor musunuz?

Neyse ki kırmızı ışık az sonra yeşile döner ve gaz pedalı köklenir.

ÖMÜR DEDİKLERİ

İstatistikte bir kural var: Ana kütle hakkında bir bilgiye sahip olabilmek için, örnek kütle üzerinde araştırma yapmanız gerekiyor.

Bunun en güzel örneği, seçimler.

Ufukta seçim göründü diyelim.

Seçim sonuçlarının nasıl çıkacağını merak ederiz.

Ve merak etmekle kalmaz, bazı tahminler de yaparız.

Türkiye'de yaşayan 70 milyon insanın siyasi tercihlerini öğrenebilmek için, 70 milyon insana tek tek soru sormanız çok masraflı ve zor olduğundan, (zaten o 'araştırma' değil, düpedüz seçimin aslı olurdu) bir örnek kütle üzerinde araştırma yapmak gerekir.

Allah da, insana sonsuz bir ömür verseydi (ana kütle) acaba kulu nasıl yaşardı sorusuna cevap bulabilmek için, ona 60-70 -isterseniz 80-90 diyelim- senelik bir ömür (örnek kütle) veriyor. Bu ömürden hareketle, kullarının Dünya'da sonsuz bir ömrü olması halinde nasıl yaşayacağını görüyor.

Sözün özü, insan sonsuz hayatını, niyetiyle ve kısa ömründeki yaptıklarıyla kazanıyor diyor, Serdar Yegül...

GÖZLERİNİZE PUS DÜŞMESİN

Volkan Bukan, iyi bir işi, mutlu bir yuvası olan, işini, eşini ve oğlunu seven, 33 yaşında, hali vakti yerinde, İstanbul'da yaşayan bir vatandaşımız.

Gözlerinden rahatsız. Harici kornea nakli gerekiyor (Keratoconus). Operasyonu yaptıracak güce sahip olduğunu ve kimseden herhangi bir maddi yardım talep etmediğini özellikle belirtiyor.

İstediği, sadece böyle bir rahatsızlığı olan ve operasyon geçirmiş birilerini bulmak ve onlarla görüşmek.

Tel. 0212 251 65 50
vbukan@desire.com.tr

1'e 20

Bülent Bey, hastalığından dolayı normal bir insandan 20 kat fazla tat ve koku alıyor. Bir başka ifadeyle, Bülent Bey'in bir günü, önceki başbakanların 20 gününe bedel. Doktorlar bu açıklamayı yapmasaydı bile, biz hissediyorduk.


3 Temmuz 2002
Çarşamba
 
MEHMET ŞEKER


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED