AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

D Ü N Y A
Ne kadar çok benzerlik

  • Osman Sönmez
    Eski Sovyet ülkelerindeki sosyo-kültürel olayların birbirine benzerliği insanı şaşırtmıyor değil. Avrupa'nın göbeğindeki Estonya'dan Asya'daki Tacikistan'a kadar hayat tarzının yanısıra, insan karakterleri ve mimari yapıları adeta tıpkısının aynısı.

    Özellikle yönetim ve insan karekterleri, özdeşleştirilerek tek tip insan yetiştirilmeye gayret edilmiş. Büyük oranda da başarılı olunmuş. Tabiî ki insanların karakter yapısı ne yazık ki yönetim biçimlerine de yansımış. Moskova'daki ile Azerbaycan'daki yönetici kadroların uygulamaları neredeyse aynı.

    Polisinden idarecisine, işçisinden eğitimcisine kadar hemen herkes aynı zihniyeti taşımakta. Haksızlıklara, yolsuzluklara ve zulümlere verdikleri tepki de aynı derecede. Neredeyse sabır ve metanetleri de elmanın diğer yarısı gibi. Bir insanı çözdünüz mü, üçyüz milyon insanın karakteristik yapısını bildiğinizi iddia etmeniz hiç de abartılı olmaz.

    Pazardaki vatandaş ile en tepedeki cumhurbaşkanının arasındaki yapının ne kadar benzer olduğuna şahit oldum. Orada sadece rollerin değiştiğini gördüm. Sokaktaki polis ne ise, cumhurbaşkanının karakteri de o... Ya da diğer bir yöneticinin... Hiç farkeden bir şey yok.

    Şimdi bu teze örnek olarak, yaşanan iki benzer olayı aktarmak istiyorum. Azerbaycan'da görevli olduğum yıldı. Her zamanki gibi arabamla işe gidip geliyordum. Yine işe gitmek için yola çıktım. Daha sokağın başındayken trafik polisleri tarafından durduruldum. Ehliyet ve ruhsatımı aldıktan sonra beni arabaya davet ettiler. Suçumu sordum kemer bağlamadığımı, bunun için ceza yazacaklarını söylediler. Ya da 20 manat verirsem onların tabiriyle bağışlanacağımı da eklediler. Halbuki o güne kadar şehir içindeki hız sınırı kırk kilometre olduğundan kimsenin kemer bağlama mecburiyeti yoktu. Bunun yanında birçok arabada da emniyet kemeri bulunmuyordu. Konuyu polise sordum; bügünden itibaren böyle bir mecburiyet getirildiğini öğrendim. Neyse ben de ehliyetimi kaptırmamak için bağışlanma manatı vererek onlardan kurtuldum.

    Ofise geldim, işin içinde bir dolap olduğunu sezdim. Hemen idareci dostlarımı aradım. Ve öğrendiğim olay beni şaşırtmıştı. Emir büyük yerden geliyormuş. Türkiye'den alıp İran'a emniyet kemeri satan eş-dost, akrabalardan birinin elinde çok büyük miktarda emniyet kemeri kalmış. Bunu satmanın tek yolu da buymuş. Hakikaten ortalık o kadar hareketlendi ki zaman zaman piyasada emniyet kemeri dahi bulunmadı. Aradan bir ay geçti, Azerbaycan Emniyet Genel Müdürlüğü hız kontrolü yapıldığından emniyet kemeri mecburiyetinin kaldırıldığına dair genelge yayınladı. Bu süre içinde de eş-dostun elindeki kemerler de erimiş oldu.

    Şimdi bugünlerde böyle bir uygulama Rusya'da yaşanıyor. Büyük yerden gelen emirle toptancıya yazarkasa alma mecburiyeti getirildi. Bir anda yazarkasa piyasası canlandı. Tabiî ki tek tip ve tek marka bir yazarkasanın piyasası canlandı. Bugünlerde üretici firma hayatının en güzel günlerini Paris ve Londra'da yaşayarak geçiriyor. Elbette ki kendisini zengin eden dostlarını unutmuş değil.

    Yazarkasa mecburiyeti getirilmesine getirildi ama fiş kesme uygulaması halen değiştirilmedi. Yani 10 bin rubleden fazla fiş kesilmeyeceği için toptancı ne yapacağını henüz anlamış değil. Herkes birbirine soruyor, aynı günde bir firmaya birkaç fiş kesilip kesilmeyeceğini. Konu daha anlaşılmış değil.

    Ancak bunu biliyoruz ki bu yıl sonuna kadar, yani dostu yıkılmayacak seviyeye geldikten sonra bu uygulamaya son verilecek. Milyonlarca dolarlık yazarkasalar çocukların oyuncağı haline getirilecek.

    Rusya'da iş yapan insanlarımız merak etmesinler.



  • 11 Ağustos 2003
    Pazartesi
     
    Künye
    Temsilcilikler
    Abone Formu
    Mesaj Formu
    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
    Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
    Bilişim
    | Dizi | Karikatür | Çocuk

    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
    © ALL RIGHTS RESERVED