T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Çiller'li, Türkeş'li Sinop seyahati

Çiller'le önceki gün uzunca bir helikopter yolculuğu yaptık. İstinye'den kalkan helikopter önce Sinop'a, oradan, geri dönüş yolunda Bartın'a uğradı. Çiller ve ekibi, ki bunlar arasında Tuğrul Türkeş de var, iki helikopterle çıkıyorlarmış seçim gezilerine ve her seferde iki gazeteciyi gözlemci olarak davet ediyorlarmış.

Evet geziye katılma nedenimiz buydu...

Bu yazıyı yazmaya koyulmanın vesilesi de bu.

Aslına bakarsanız yazıda size, 30-40 metrelik irtifada ve kıyı şeridini takip ederek uçan helikopter görüntülerini anlatmak isterdim.

İnsanı yalın, neredeyse dekoratif kılan bir dinginlik ve sessizlikte, ama yarı vahşi, her anında gizemli ve güzel Karadeniz kıyılarına kuşbakışı bir gözle dalmanın, bu bölgenin ruhunu, insanını, sosyal dokusunu hissetme açısından nasıl nadir bir tecrübe olduğunu anlatırdım...

Ama sadede, yani asli işimize dönelim...

Seçim meydanları televizyon rekabeti karşısında ve bilgi alma kanallarının çeşitlenmesiyle eski yıllara oranla önem kaybetmesine rağmen, özellikle Anadolu'da hâlâ bir anlam taşıyor.

Nitekim Genç Parti'nin mevcut başarısını meydanlarda gerçekleştirdiği görülüyor, yarışta önde giden AKP'nin mitingleri de belirli bir çoşku taşıyor.

Bu açıdan bakıldığında DYP'nin Sinop ve Bartın çıkarması, alacağı tahmin edilen oy oranına uygun bir şekilde "orta şekerli" bir kıvamdaydı.

Çiller ve Türkeş'i Sinop'ta yağmur karşıladı, birkaç bin insanla doldurulmuş küçük bir meydanda yapılan ve kalabalık hacmine uygun düşen kısa konuşmaları şehir turu takip etti. Sinop, artık DYP'ye mi yoksa siyasete mi bilinmez, kayıtızdı. Elbet seçim otobüsü şehir turu atarken tanıdık liderleri gören insanların gülen, şaşıran gözlerle el sallamalarını bir yana koymak, insan sıcaklığı ve safiyeti hanesine yazmak gerek...

Bartın daha renkli ve çoşkuluydu ve yağmur da yoktu burada. Ayrıca halk ve partililerle yapılan birkaç konuşma, birkaç gözlem gösteriyordu ki, DYP seçim bürosu ve il merkezi iyi çalışmış ve meydan boş kalmamıştı. İl ve ilçe siyasetçilerinin liderlerden ve genel merkezlerden aldıkları siyasi puanın en önemli unsurlarından birisinin meydanlara insan toplamak olması aslında, parti siyasetinin Anadolu'daki serancamını da ortaya koyuyor... Orta yaşlı partili bir hanıma "Meydan iyi dolmuş" dediğimizde, "Ama ne kadar dolaştık, ne kadar çalıştık bir bilseniz..." diye lafın üzerine atlaması örneğinde olduğu gibi...

Sinop ve Bartın zengin yerler değil; fındık üreticileri vaad bekliyor, halk işsizliği giderecek yatırımlar istiyor. Çiller de bu beklentilere yanıt veren konuşmalar yapmasını biliyor. Televizyonlarda izlediğimiz Çiller'den daha farklı, popülist vaadleri daha bol keseden kullanan bir Çiller vardı meydanlarda.

DYP'nin seçim hedefini de ortaya koyuyordu yapılan meydanlarda yapılan konuşmalar. Çiller ve arkadaşlarının hedefi AKP değil, tümüyle CHP olduğu anlaşılıyordu, eleştiri topları Baykal ve Derviş'e yöneliyordu.

Evet, DYP'nin "tespitleri ve hedefi" açık: "AKP'nin birinciliği pek önlenemez; ama AKP'li bir hükümet de olamaz, bu durumda DYP-CHP koalisyonu en akla yakın ve gerçekçi olanıdır, bu koalisyonda kimin amiral gemisi olacağını oy oranları belirleyeceğine göre, hedef son onbeş günde atağa kalkarak CHP'yi geçmektir..."

Çiller de Türkeş de, hem kendileri hem Türkiye için tek çıkışın bu formül olacağı kanaatindeler. Özellikle birkaç saat helikopterde koruması ve sekreterinin eşliğindeki Çiller'le yaptığımız uzun sohbet bunu açıkça gösteriyordu. Çiller son onbeş günde dengelerin değişebileceğini, hedefin CHP'yle koalisyon olduğunu, ancak ekonomiyi Derviş'e teslim edemeyeceklerini, bunun için seçimi CHP'nin önünde bitirmenin çok önemli olduğunu mırıldanıyordu...

Söylemek gerekirse yine de endişeli gördük Çiller'i.

Bu endişe baraj kaygısından mı, CHP'yle yarış kaygısından mı yoksa AKP'li bir çoğunluğun getireceği gelişmeler kuşkundan mı kaynaklanıyor bilinemez.

Ancak Çiller, son beş yılın partisini şu ya da bu nedenle tahrip ettiğini görüyor, bundan sonraki dönemde sağın merkezi olmanın kavgasını vereceği ima ediyor, muhtemelen ters bir seçim sonucu halinde yenilenecek seçimlere yönelik düşüncelerde geziyor.

Evet bugün siyasi analiz yerini gözlem ve tespitlere bıraktı ve sonuç çıkarmak size kaldı...

Ama sonuç için kafa yorarken büyük partilerin küçük stratejilere gömülmesinin anlamını, siyasetin ve siyasetçinin siyaset dışı kaygılar tarafından ne denli kuşatıldığını gözardı etmemek gerek...

Zira bunlar bize dünden bugüne son on yılın Türkiye'sini anlatıyor...



17 Ekim 2002
Perşembe
 
ALİ BAYRAMOĞLU
ALİ BAYRAMOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED