AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Yerel yönetimler reformu

Hükümetin gündeminde olan öncelikli konulardan biri de yerel yönetimler reformudur. Anayasamız köyleri, belediyeleri ve il özel idarelerini yerel yönetim birimleri olarak düzenlemektedir. 1984'te bunlara "büyükşehir belediye"ler de eklenmiş ve böylece yerel yönetler dörde çıkmıştır. Bu durumda yerel yönetimler reformu dendiğinde köy, belediye, il özel idareleri ve büyükşehir belediyelerin yönetiminde yapılacak yeni düzenlemeler ve değişiklikler akla gelmektedir. Bununla birlikte yerel yönetim dendiğinde, kamuoyu, genellikle belediyeyeri anlamakta ve bunları bilmektedir. Yerel yönetimler reformu dendiğinde de belediye yönetiminde düşünülen yeni düzenleme ve değişikliklikler anlaşılmamaktadır.

Yerel yönetimlerin en önemli niteliği, yerel nitelikli kamusal hizmetlerin yerel düzeyde ve yöre halkının katılımı ile oluşturulmuş yönetim birimleriyle yürütülmesi ve bu yolla hizmetlerin etkin, rasyonel, hızlı ve daha ucuza üretilmesinin sağlanmasıdır.

İlk bakışta yerel hizmetlerin yöre halkının katılımıyla oluşturulmuş yönetim birimleriyle karşılanmasının her bakımdan tercih edilebilir rasyonel bir çözüm olduğu düşünülebilir. Ne var ki toplumların tecrübeleri bunu doğrulamamaktadır. Bizim geçmiş tecrübemize bakacak olursak her tür kamusal hizmetin merkezi yönetim birimleriyle karşılandığı ve yerel nitelikli yönetim birimlerinin gelişmesinin son derece güdük kaldığı görülür.

Güçlü bir yerel yönetim geleneğimiz yok

Tarihin derinliklerinde yerel nitelikli bir takım kurumlar ve yapılanmalar bulmak mümkün olsa bile bunların bugünkü belediye, il özel idaresi ve benzeri yerel yönetim birimlerinin gelişmesinde önemli olmadığı görülüyor. Bizde yerel nitelikli yapılanmalar dini cemaatlerin kendi liderlerini kendilerinin seçmeleri, loncaların kendi şeyhlerini kendilerinin belirlemeleri ile köylerin kendi idarecilerini kendilerinin belirlemeleri şeklinde karşımıza çıkar. Bu üç tür yerel-tarihsel yapılanma bugünkü yerel yönetimlerin doğmasına herhangi bir katkı sağlamış değildir.

Buna karşılık Batı'da ise merkezden bağımsız veya belli bir özerkliğe sahip kentler, 'commun'ler ve tüzel kişiliği haiz yapılar bugünkü yerel yönetimlerin ilk nüvelerini oluşturmuştur. Bizim geçmişimizide şehirlerin ayrı bir tüzel kişiliği ve merkezden özerk bir kimlikleri olmamıştır. Merkezden özerk kimliği ve kişiliği olmayan bir şehrin de kendi yerel hizmetlerini şehir halkının inisiyatifi ile oluşturulan yerel nitelli kurumlarla karşılanması söz konusu olmamıştır.

Yerel yönetimlerin en belirgin niteliği mali bakımdan, idari bakımdan ve hukuki bakımdan merkezi yönetimden ayrı bir yapı ifade etmeleri ve bu alanlarda kendi yetkili organlarına sahip olmalarıdır. Yani bir yerel yönetim biriminin üç temel olmazı vardır ki bunlar mali, idari ve hukuki özerklik ve ayrı yapılar olmalarıdır.

Merkezle kenar arasında tarih boyunca ciddi gerilimlerin ve danimik bir çatışmanın yaşandığı ve yaşanmakta olduğu Türkiye gibi ülkelerde yerel yönetim birimleri ile merkezi yönetim arasında sağlıklı bir dengenin oluşturulması kolay değildir, elbette. Zaten yıllardır bir türlü bu reformun gerçekleştirilememiş olmasının temel sebebi de budur. Ama bu zordur, ciddi sıkıntılar vardır diye yerel yönetimler reformundan vazgeçilmesi söz konusu olamayacağına göre bu işin bir denge noktasının bulunması ve günün koşullrında rasyonel bir çözümün geliştirilmesi gerekmektedir.

Toplumsal inşa ve yerel yönetimler

Geçen asrın başında toplumların siyasi iktidar eliyle dönüştürülmesi, iktidar marifetiyle yeni bir toplum inşa edilmesi, toplumun modernleştirilmesi Batı dışı toplumların tercih ettikleri bir yöntemdi. Bu yöntemde merkezi yönetimin güçlendirilmesi ve yerel inisiyatiflere hiçbir şekilde özerklik alanları bırakılmaması, herşeyin merkezdene kontrol edilmesi, düzenlenmesi ve çözümlenmesi bir zorunluluktu. Zira iktidar aracılığıyla toplumu dönüştürmek için yerel farklılıkların, inisitayiflerin ve potansiyellerin devreden çıkarılması gerekmekteydi.

Bugün her türlü kamusal sorunun çözümüne, yerel ve merkezi nitelikli hizmetlerin üretilmesinde halkın en geniş anlamda katılımının sağlanması temel esas olmuştur. Halkın katılmadığı bir hizmet üretimi süreci asla rasyonel, hızlı, ucuz ve insani olamamaktadır. Halk için bir uygulama öncelikle halkı sürece katmalı ve hakın dinamik gücünden hizmet üretiminde istifade etmelidir.

Evet bugün yerel yönetimler reformunu tartışıyoruz. Ortada önemli sorunlar var ve bunların aşılması gerekiyor. Ancak yapılacak bir yeni düzenleme öncelikle yöre halkını en geniş anlamda kamusal hizmetlerin üretimine katmalı, onlara sorumluluk yüklemeli ve kurumsal olarak yerel yönetim birimlerine mali, idari ve hukuki kişilik ve özerklik tanımalıdır. Bunları sağlamayacak bir çabanın mevcut stakönun devamından başka bir şeye hizmet etmeyeceğini bilmemiz gerekir.


17 Temmuz 2003
Perşembe
 
DAVUT DURSUN


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED